Sümbül küçüklüğünden beri anne ve babasıyla beraber açmış oldukları çiçekçi dükkanını işletiyordu.
Çiçekleri o kadar çok seviyordu ki hem çiçeklerle aynı yerde bulunmak hem de bununla geçimini sağlamak onun için gerçekten mükemmel bir duyguydu.
Yeşil Diyar ismini verdiği çiçek dükkanına adeta kendini adamıştı. Sümbül her sabah saat 7'de yeşil diyar isimli dükkanını açar çiçekleri ile ilgilenirdi.
Sümbül bu dükkanda birçok arkadaş da edinmişti. Bu arkadaşlardan en çok sevdiği ise Elaydı. Ela her sabah saat sekiz buçukta okuluna giderdi.
Yolu Yeşil Diyar’dan geçtiği için Sümbül’ü tanımış ve zamanla arkadaş olmuşlardı. İkisi Birbirlerini çok seviyorlardı. Ela'nın hiç kardeşi yoktu.
Bu yüzden kendine abla olarak sümbülü seçmişti. Sümbül onun hem en yakın arkadaşı hem de ablasıydı. Sümbül’de Ela'yı çok seviyordu.
Ela her sabah Sümbül'den çiçek alır ve öğretmenlerine mis kokulu çiçeklerden verirdi. Sümbül çok iyi niyetli ve yardımsever biriydi.
Ela ne zaman yanına gelse ona saygı, sevgi yardımseverlik ile ilgili bir sürü hikaye anlatır ve bu duyguları ona aşılardı.
Ela, Sümbül ablasının anlattığı hikayeleri can kulağı ile dinlerdi çünkü bu hikayeler ona her zaman bir şeyler katar ve çok heyecanlı olurlardı.
Ela bu hikayeleri dinlemekten daha sonra okulda arkadaşlarına anlatmaktan çok zevk duyardı.
Günler böyle geçerken Sümbül bir gün, Ela'nın son gelişlerinde biraz üzgün olduğunu fark etti. İlk başlarda okul stresi olduğunu düşünerek ses etmedi ama zamanla daha da kötü olduğunu fark etti.
Bir gün Sümbül artık dayanamayıp Ela'ya ne olduğunu sordu. Ela ona cevap vermemişti.
Sümbül tekrar tekrar sorup iyice ısrar edince Ela bu sefer sümbülün ısrarına dayanamayıp; “her sabah senden çiçek alıyorum ya Sümbül Abla, onları öğretmenlerime verene kadar sınıfta bırakıyorum.
Fakat bizim sınıfta Figen isimli bir kız var, her seferinde çiçeklerimi benden izinsiz alıp öğretmenlerime sanki o almış gibi veriyor.
Ben de öğretmenlerime çiçeklerin benim aldığımı söyleyemiyorum. Onu kotu göstermek istemiyorum fakat onu ne kadar uyarsam da her defasında aynı şeyi yapmaya devam ediyor.
Bu da beni açıkçası çok kırıyor.” Sümbül duydukları karsısında çok üzüldü. Çünkü Ela'yı çok seviyor ve onun üzülmesini hiç istemiyordu.
Bir sure düşündükten sonra Ela'ya bu sorunu çözeceğini Fakat yarın Figen'i kendisine getirmesi gerektiğini söyledi.
Ela Figen'i getirebileceğini sümbüle söyledikten sonra eve gitmek için oradan ayrıldı. Artık içi çok daha rahattı.
Sabırsızlıkla gecen bir geceden sonra nihayet sabah olmuştu. Ela kalkıp hazırlandıktan sonra okula gitti.
Figen'e “seni ablam Sümbül ile tanıştırmak istiyorum benimle Yeşil Diyar çiçekçisine gelebilir misin?” diye sordu. Figen bu soru karşısında çok mutlu olmuştu.
Çünkü bu okulda hiç arkadaşı yoktu. Figen Ela'ya “tabii ki gelirim. Hem emin ol onunla senden daha iyi arkadaş olurum.” Dedi.
Ela bu sözden çok fazla hoşlanmasa da sesini çıkarmamıştı.
Çünkü Figen’in gelmeyeceğinden korkuyordu. Sonunda çıkış zili çalmıştı. Figen ve Ela birlikte Yeşil Diyar çiçekçisine gelmişlerdi.
Sümbül, Ela ve Figen'in geldiğini görünce yeni yapmış olduğu kurabiyeleri ve çayı hazırlayıp masaya koydu.
Figen ve Ela birlikte sümbül’e Selam verip masaya oturdular. Kurabiyeler nefis görünüyordu.
Büyük bir iştahla kurabiyeleri yediler. Sümbül önce Figen ile tanışmış daha sonra onlara Ela'ya her zaman anlattığı güzel hikayelerinden anlatmaya başlamıştı.
Figen bütün hikayeleri can kulağıyla dinliyordu.
Sümbül’ün istediği tam olarak buydu. Çünkü bu hikâyeler sayesinde Figen doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırabilecekti.
Figen burayı o kadar çok sevmişti ki artık buraya her gün gelmek istiyordu. Sümbül onu kırmayıp her gün gelmesini izin verdi.
Her geldiğinde de ona güzel hikayeleri anlatmayı sürdürüyordu. Günler böyle geçip giderken Figen ve Ela her gün okuldan dönünce Sümbül’ün yanına gelip onun muhteşem hikayelerini dinliyorlardı.
Figen bu hikayeler sayesinde ilk önce çiçeklerini aldığı için Ela’dan özür dilemiş daha sonra onunla çok iyi arkadaş olmuştu.
Sümbül ona yardımseverliği, iyiliği, saygıyı, sevgiyi, paylaşmayı hikayeler aracılığıyla anlatıyor Figen de yavaş yavaş bu kavramları öğrenmeye başlamıştı.
Bu kavramları daha önce hiç kimse ona öğretmemişti.
Çünkü anne ve babasi sürekli iş gezisine çıkıyor Figen’ de evde çalışan personeller ile tek başına kalıyordu.
Personel abla ve abiler onun her ihtiyacını gideriyordu. Fakat ona güzel değerleri öğretmiyorlardı. Figen’in yanlış davranışları da bu yüzdendi.
Sümbül her ne kadar ona hikayeler ile doğru davranışları öğretse de Figen’in ailesine olan ihtiyacının farkındaydı.
Bu sebeple Figen’e onun ailesini ziyaret etmek istediğini söyledi. Figen çok mutlu olmuştu.
Bir gün okul sonrası Sümbül ablasıyla beraber eve gitmek için sözleşmişlerdi. İkisi beraber eve geldiklerinde Sümbül Figen’in ailesiyle tanıştı.
Daha sonra Figen onların yanından ayrıldı.
Sümbül bütün olanları Figen’in ailesine anlattı. Ailesi duydukları karşısında çok üzülmüştü. Çünkü kızlarını ne kadar ihmal ettiklerinin farkına varmışlardı.
Sümbül’e bunun için çok teşekkür etmişlerdi. Sümbül Figen’in ailesinin hatalarını anladıkları için çok sevindi ve oradan ayrıldı.
Ela ile Figen her gün Sümbül’e uğruyor ve hikayeleri dinlemeye devam ediyorlardı.
Fakat Figen artık sadece hikayeleri Sümbül’den değil ailesinden de öğreniyor ve Ela’ya anlatıyordu. Sümbül çok mutluydu.
Figen artık arkadaş edinmiş ve eski kötü davranışları yapmıyordu. Figen’in ailesi de kızlarıyla daha çok ilgileniyorlardı.
Bütün bunların yanında Ela’nın da çok mutlu olduğunu görüyor ve bu durumdan büyük bir sevinç duyuyordu.
Sümbül bunun üzerine en sevdiği sözü çocuklara söyledi “İyilikle hâl edilmeyecek hiçbir şey yoktu , yeter ki istenilsin sevgi her güzel kapının anahtarıdır...”